Olası Kast-Bilinçli Taksir Ayrımı - Atlantik Hukuk & Danışmanlık
...

Olası Kast-Bilinçli Taksir Ayrımı

2021-09-10

Genel Olarak

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre suçlar; doğrudan kast, olası kast, bilinçli taksir ve bilinçsiz taksir olmak üzere dört şekilde işlenebilir. Tipikliğin manevi unsuruna karar verirken bu dört olasılıktan birine karar verilir. Fail, suçu bu dört şekilden hangisiyle işlediyse ona göre ceza alır. Faile uygulanacak yaptırımlar, failin suçu işleyiş şekline göre değişiklik arz eder. Ancak bazen failin suçu işlediği anda içinde bulunduğu manevi durumunu, niyetini, amacını çözümlemek oldukça güç olabilmektedir.

Hukuki nitelikleri ortaya konulurken birbirleriyle en çok karıştırılan kavramlardan olan olası kast ve bilinçli taksir, esasında kast ve taksir arasında kalan alanı teorik temele oturtmaya yaramaktadır. Bu kavramlar için ne doktrinde ne de mevzuatta ayırt edici net tanımlar veya kriterler bulunmamaktadır.  Bu bakımdan birçok yazar tarafından da bu iki kavramın, özellikle bilinçli taksirin varlığı tartışma konusu yapılmıştır. Varlığı-yokluğu üzerine bile henüz bir fikir birliği sağlanamamışken mevzuatta bu kavramların karşılık bulmuş olması da durumu biraz daha karmaşık bir hale büründürmektedir. Ancak nihayetinde mevzuatımızda kast ve taksirle birlikte karşılığı bulunan bu iki kavramın mümkün olan en iyi şekilde anlaşılması önem arz etmektedir.

Olası Kast

Kural olarak suçun varlığı kasta bağlıdır. Taksir ise istisna olup, yalnızca kanunda sayılı suçların taksirli hali cezalandırılır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21/1. maddesinde kast, “Suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesidir” biçiminde tanımlanmış olup, kast kavramı bilme (öngörme ve düşünme) ve isteme (irade) kavramlarıyla ilişkilendirilmiştir. Bilmeden kasıt, suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların bilinmesi; istemeden kasıt da yine söz konusu objektif unsurların gerçekleşmesinin istenmesidir. Yani fail, tipikliği bilerek ve isteyerek gerçekleştirmektedir.

Olası kast ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 21/2. maddede “Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.”  Şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre kasttan farklı olarak isteme unsuru olası kastta bulunmamaktadır. Bilme unsuru ise öngörme olarak olası kastta da bulunmaktadır. Bu düzenleme doktrinde oldukça yoğun bir şekilde eleştirilmektedir. Nitekim tanımda oldukça büyük bir boşluk bulunmaktadır. Maddede yalnızca bilme unsuru verilmiş ve öylece bırakılmıştır. Doktrinde de birçok yazar bilme unsurunun yanında tanıma “razı olma, kabullenme veya duyarsız kalma” ifadelerinden en az birinin eklenmesi gerektiğini ifade etmektedir. Madde gerekçesinde öngörülen neticenin kabullenilmesinden bahsedilmiş olsa da eksiklik varlığını sürdürmektedir. Nihayetinde olası kast, failin suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceğini öngörmüş olmasına rağmen fiili işlemesi, böylece tipikliğin gerçekleşmesini kabul etmesi olarak tanımlanabilir. Gerçekleşmesi kabul edilen asıl tipiklik unsuru neticedir. Bu nedenle bazı tanımlarda sadece netice unsuru üzerinde durulduğu da görülmektedir.

Özetle ifade edilecek olursa olası kastta fail tipik neticenin gerçekleşeceğini öngörmesine rağmen fiili işlemekten geri durmamaktadır. Olası neticeye karşı failde kayıtsızlık durumu söz konusudur. Gerçekleşmesi umursanmayan bir netice, fail tarafından kabullenilmiştir.

Bilinçli Taksir

Taksir, bir kimsenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle istemediği, fakat öngörülebilir bir neticeyi gerçekleştirmesi olarak açıklanmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda da taksir 22. maddede taksir türleri, bilinçsiz taksir ve bilinçli taksir olarak açıklanmıştır. Hükme göre bilinçsiz taksir; “…dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.(22/2)”, bilinçli taksir de “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.” olarak düzenlenmiştir.

Taksir, kural olarak kastın aksine haksızlığın istisnai bir gerçekleştiriliş biçimidir. Kanunda sayılı suçlar dışında bir suçun taksirli halinin cezalandırılması söz konusu olamaz. Türk Ceza Kanunu’nda toplamda 16 tane taksirli suç bulunmaktadır. Bunlar TCK’da sırasıyla 85, 89, 162, 171, 172/4, 173/3, 180, 182, 185/2, 231/2, 294/8, 307/3, 322/2, 329/3, 336/3, 338. maddelerinde düzenlenen suçlardır.

Dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali dendiğinde, hukuk düzeninin kişilerden söz konusu tipikliğin gerçekleşmemesi için uyulmasını istediği kurallara uyulmamasını, toplumsal yaşamda özen sorumluluğu öngören normlara gerekli dikkatin gösterilmemesini anlamak doğru olur. Böylece hukuk normları ve toplumsal yaşamın ortaya çıkardığı müşterek tecrübeler dikkat ve özen yükümlülüğünün kaynaklarını oluşturur.

Bilinçsiz taksir, “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesinin öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi”(TCK m.22/2)  şeklinde ifade edilir. Bilinçli taksir ise “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin gerçekleşmesi”(22/3) şeklinde ifade edilir. İki taksir türünde de tipik netice istenmemektedir. Yine dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlal edilmesi iki taksir türünde de ortaktır. Ancak bilinçli taksirde, bilinçsiz taksirden farklı olarak istenmeyen neticenin gerçekleşeceği fiilen öngörülmektedir. Bu noktada bilinçli taksirde fail, tipik neticenin gerçekleşmesi tehlikesini muhtemel görmesine rağmen, neticenin gerçekleşmeyeceğine güvenmektedir.

Ayrım

Kanunumuzda bilinçli taksir; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen, neticenin gerçekleşmesi” şeklinde, olası kast da; “kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanmıştır. Olası kastta da bilinçli taksirde de tipik neticenin fail tarafından öngörülmüş olması şarttır.

 Bilinçli taksirde öngörülen tipik neticenin gerçekleşmeyeceğine olan bir güven vardır, aynı zamanda söz konusu netice fail tarafından gerçekleşmesi istenmeyen neticedir. Olası kastta ise bilinçli taksirden farklı olarak öngörülen neticen gerçekleşip gerçekleşmemesi fail için önemsizdir. Neticenin gerçekleşebilir olması fail tarafından kabullenilmiştir. Esasında bilinçli taksirde fail, özen yükümlülüğüne aykırı olarak öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğine güven duyar. Olası kastta ise öngörülen neticeye karşı kasti, iradi bir duyarsızlık söz konusudur. Bu bağlamda ayrım yaparken temel kriter aslında kast-taksir ayrımı olarak kabul edilebilir.

Ayrımı doktrinde Koca/Üzülmez’in ortaya koyduğu şekilde basitleştirecek olursak; olası kast halinde fail “olursa olsun” diyerek neticeyi kabullenmişken, bilinçli taksir halinde “inşallah olmaz” diyerek öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğine güvenmekte ve gerçekleşmeyeceğini ummaktadır. (Koca/Üzülmez 2020:176-180)

 

Av. Fatih KARACA


Yorumlar

0 Yorum

Bu yazıya hiç yorum yapılmamış. İlk sen yorum yap.


olası kast  bilinçli taksir  olası kast bilinçli taksir ayrımı  olası kast bilinçli taksir farkı  kast  taksir  olası kast nedir  bilinçli taksir nedir  farkları